Şaşimono: Çivisiz, Tutkalsız ama Sapasağlam


Japon marangozluk sanatı Şaşimono (指物 / Sashimono), ahşabın birbirine çivi, tutkal ya da vida gibi dışsal hiçbir zorlayıcı unsur kullanılmadan, sadece geçme sistemlerle birleştirildiği; estetik, işlevsellik ve dayanıklılığın kusursuz bir dengede sunulduğu kadim bir mobilya yapım geleneğidir. 

Şaşimono'nun kökeni Japonya'nın Heian dönemine (794–1185) kadar uzanır. Başlangıçta Budist tapınaklarının iç yapılarında ve samurayların kullandığı ince işçilikli mobilyalarda kendini gösteren bu zanaat, Edo döneminde (1603–1868) bir sanat biçimine dönüşmüştür. Özellikle Kyoto ve Edo şehirlerinde gelişen şaşimono geleneği, marangoz ustalığının en rafine biçimlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Ustalar, çıraklık döneminden itibaren yıllarca süren disiplinli bir eğitim sürecinden geçer; yalnızca el becerilerini değil, aynı zamanda ahşabın doğasını anlama yetilerini de geliştirirler. Şaşimono ustaları yıllarca sabırla ve azimle eğitim aldıktan sonra, parçaları öyle bir tasarlar ve işler ki; her biri diğerinin boşluğunu tamamlar, yükünü taşır, onunla uyum içinde çalışır. Ortaya çıkan eser sadece işlevsel değil, aynı zamanda zamana meydan okuyan bir zarafettir. 


Günümüzde şaşimono, hâlâ geleneksel yöntemlerle sürdürülen bir zanaat olarak yaşamaktadır. Modern Japon mobilya tasarımında ve mimaride hem fonksiyonel hem estetik bir referans noktası olarak değer görür. Ayrıca, sürdürülebilirlik ve doğayla uyum konularında global ölçekte yeniden ilgi görmeye başlamıştır.

Modern kurumlar, çalışan bağlılığı yaratmak için sayısız "çivi" ve "tutkal" kullanıyor: prim sistemleri, kariyer haritaları, motivasyon eğitimleri, “open-door policy”ler, kurumsal happy hour'lar, şirket içi yarışmalar, anketler, ödüller, yan haklar… Liste uzayıp gidiyor. Örneğin bazı teknoloji start-up’larında çalışanlara sınırsız tatil hakkı, kendi projelerine zaman ayırma izni ya da ofis içi barista gibi imkanlar sunuluyor. Büyük kurumsal şirketler ise gamification uygulamaları, özel ödül programları ya da kurum içi sosyal ağlar gibi araçlarla çalışan bağlılığı oluşturmaya çalışıyor.

Ama durup düşünmek gerek: Bu uygulamalar gerçekten bir kültür yaratır mı, yoksa sadece şirketin dış cephesini mi boyar? Şirketler, çalışan bağlılığını artırmak için bu araçları kullanıyor olabilir; peki ya tüm bu dışsal motivasyon unsurları olmadan da bir yapı ayakta durabilir mi? Tıpkı şaşimono’nun çivisizliğinde olduğu gibi, bir kurum da çalışanlarını dayatma yerine anlayışla bir araya getirerek; zorlama yerine uyumla birleştirerek, kendi iç dengesi ve sistem tasarımıyla uzun ömürlü bir kültür inşa edemez mi?

Bunu anlamak için şaşimono'yu özel kılan üç temel unsura göz atmakta fayda var:

  1. Tasarımın zekâsıHer parça, birbiriyle uyumlu ve işlevini eksiksiz yerine getirecek şekilde tasarlanır.
  2. Zanaatin inceliğiHer birleşim noktası mikron düzeyinde işlenir, çünkü hiçbir zorlayıcı dış unsur yoktur.
  3. Doğallığa saygıAhşabın yapısına karşı değil, onunla birlikte çalışılır.

İyi bir şirket kültürü de aslında aynı üç unsurun üzerine kurulabilir:

  • Tasarımın zekâsı: İş tanımları, yetki alanları, ekip yapısı ve karar alma süreçleri öyle net kurgulanır ki, insanlar zorlanmadan nereye ait olduklarını hisseder.
  • Zanaatin inceliği: Liderlik, iletişim, geri bildirim verme biçimleri kaba değil, hassas ve dikkatli bir üslupla kurgulanır. Mikro yönetim yerine mikron uyumu esastır.
  • Doğallığa saygı: İnsanların doğası bastırılmak yerine anlaşılır. Refleksler, motivasyon kaynakları ve içsel dinamikler bastırılmak değil, dönüştürülmek üzere tanınır.

Çok maaş veren bir şirket, elbette caziptir. Ancak çalışanların bir şirkette kalmasını sağlayan asıl bağ, çoğu zaman o şirketin sunduğu anlamdır. Anlam ise sadece bir misyon cümlesinden ibaret değildir; günlük işleyişte, karar alma süreçlerinde, liderlerin davranışlarında ve kurumun değerlerini yaşatma biçiminde kendini gösterir. Örneğin bazı teknoloji şirketlerinde yazılım mühendisleri sadece kod üretmez; insanların hayatını kolaylaştıran çözümler geliştirdiklerini bilmenin motivasyonuyla çalışırlar. Ya da bir sağlık girişiminde çalışanlar, her gün daha iyi hizmet sunarak toplum sağlığına katkıda bulunduklarını hissederler. Bu tür bir özdeşleşme, paranın yaratamayacağı kadar güçlü bir bağ kurar. İnsan yalnızca cebine değil ruhuna da bakar. Çünkü aidiyet, takdir edilme, bir yapının parçası olma ve güven duygusu çoğunluk için  maddi ödüllerden çok daha kalıcı etki yaratabilmektedir. 

Şirket kültürü, yalnızca maaş bordrosuna değil, anlam arayışına da yansımalıdır.

Bu bağlamda, şaşimono'yu çağrıştıran şirketler daha çok hatırlanır, daha uzun süre yaşar ve çalışanları tarafından daha çok sevilir.

Çünkü o şirketler:

  • Parçaları tek tek parlatmakla kalmaz, aralarındaki uyumu da hassasiyetle kurar.
  • Zorla bir araya getirmez; uyumla bir arada tutar.
  • Zamanla gevşemeyecek, dağılmayacak, sökülmeyecek bir yapı kurar.

Eğer bir lider olarak şaşimono ustası gibi davranabilirsek – yani sabırla, büyük bir ustalıkla, her detayı titizlikle ele alarak ve her parçayı kendi doğasında anlayarak – işlerimizi insanları zorlayarak değil, uyumla yönetebiliriz. Herkesi kendi doğal yapısında ama bir bütünün parçası olacak şekilde çalıştırabiliriz.

Bu anlayışta performans sistemi değil, uyum sistemi ön plandadır. Geri bildirim korku değil, gelişim aracıdır. Aidiyet ise “çalışan bağlılığı skorları” ile değil, gerçek karşılaşmalarla, gündelik güvenle inşa edilir.

Ve en önemlisi, kurumumuz tıpkı bir şaşimono gibi zamanla güzelleşir.

Son Söz

Yanlış anlaşılmasın. Burada insan kaynakları sistemlerini dışlamak değil niyetimiz. Ama onların bir araç olduğunu, amacın ise uyumlu, dayanıklı ve estetik bir bütünlük yaratmak olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

Çünkü bazen çivisiz ve tutkalsız yapılmış bir şey, çivilerle tutturulmuş ya da tutkalla yapıştırılmış olandan çok daha uzun ömürlü olur. Tıpkı şaşimono ustalarının ellerinden çıkarak yıllara meydan okuyan o her biri sanat eseri mobilyalar gibi.

(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel tasarımında YZ araçları kullanılmıştır)

bayErgin

'Ancora Imparo'

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski