Fanatizm: Toplumsal Barışın Düşmanı Zihinsel Pranga!

Fanatizm, dünyanın en büyük tehlikelerinden biri. Gözle görülmeyen, elle tutulmayan ama bir çok insanı etkisi altına alan bu zihinsel pranga, ne yazık ki hayatımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Din, siyasi görüş, futbol, ırk... Liste uzayıp gidiyor.

Bir takımı desteklemek, bir siyasi görüşü paylaşmak ya da bir inanca sahip olmak bizi biz yapan şeylerden. Benzer düşünen insanlarla bir arada olmak, ortak zevkleri paylaşmak ya da memleket meselelerine kafa yormak insana kendini iyi hissettirir. Bu gayet doğal. Ancak işin ucunu kaçırınca işler değişiyor. O zaman bağlılık bir saplantıya dönüşüyor ve fanatizmin o tehlikeli sınırına yaklaşıyoruz. Maalesef bazen de bu sınırı az ya da çok geçiyoruz.

Fanatizm, bireylerin duygusal ve entelektüel sınırlarını daraltır. İnandığı ya da sevdiği olgularda aşırılığa kaçması sonucu oluşan bu daralma, bireyin kendisi dışındaki farklılıkları görmezden gelmesine ya da onlara düşmanlıkla yaklaşmasına neden olur. Bir fanatik, kendi düşüncelerinin mutlak doğru olduğuna inanır ve karşıt fikirleri tehdit olarak algılar. Bu, hem bireyler arasındaki hem de topluluklar arasındaki ayrışmanın başlangıcıdır.

Fanatizmin Tanımları

Fanatizm, bağlama göre farklı anlamlar taşısa da özünde aşırılık ve hoşgörüsüzlük barındırır.

İşte fanatizmin çeşitli bağlamlardaki anlamları:

  • Genel Anlam: Bir düşünceye, ideolojiye, dine, siyasi görüşe ya da herhangi bir kimliğe aşırı ve sorgusuz bağlılık. Bu bağlılık, eleştirel düşünmeyi engeller ve diğer görüşlere karşı hoşgörüsüzlüğe yol açar.
  • Psikolojik Anlam: Bireyin kimliğini bir aidiyet üzerinden tanımlaması ve bu aidiyeti sorgusuz savunması. Bu, kişinin kendisini tehdit altında hissettiği durumlarda daha da belirgin hale gelir.
  • Dini Anlam: Bir dine veya inanca sorgusuz sualsiz bağlılık ve diğer inançlara karşı tahammülsüzlük. Bu, tarih boyunca savaşlara ve çatışmalara yol açmıştır.
  • Siyasi Anlam: Bir siyasi görüş, parti ya da lideri tartışılmaz kabul ederek, tüm yanlışlarını görmezden gelme durumu. Bu, toplumda kutuplaşmayı artırır.
  • Spor Bağlamında: Özellikle futbol gibi alanlarda görülen, bir takımın sorgusuz desteklenmesi ve rakip takımlara karşı düşmanlık duyulması.

Fanatizmin Derin Kökleri

"Fanatizm, canavarları yaratan bir çılgınlıktır." - Voltaire

Fanatizmin kökleri çok derinlerde. Kimi zaman kökeninde korku var, kimi zaman cehalet, kimi zamansa bencil bir sahiplenme arzusu. Ama temelinde hep aynı şey yatıyor: empatiyi reddetmek. Fanatik bir insan, karşısındaki görüşü, inancı ya da kimliği anlamaya çalışmaz. Çünkü onun dünyasında, kendi fikri veya aidiyeti tartışmasız bir biçimde doğrudur; yanlışın ya da eksikliğin var olmasına ihtimal bile verilmez.

Cehalet ve Fanatizm

Cehalet, fanatizmin en derin sebeplerinden biridir. Bilgi eksikliği, bireylerin yalnızca kendi inandıklarını destekleyen görüşlere sıkıca sarılmalarına neden olur. Bu insanlar, farklı bir bakış açısını anlamaya çalışmaz; aksine, bu bakış açısından korkar ve onu tehdit olarak algılar. Örneğin, kendi dini metinlerini mutlak doğru kabul eden bir birey, başka bir dine ait metinleri okumaktan kaçınabilir. Bu bilgi eksikliği, korkuyu besler ve bu korku, fanatizmi derinleştirir.

Dogma ve Fanatizm

Dogma, sorgulanamaz kabul edilen fikirler ya da inançlar dizisidir. Fanatizm, genellikle dogmatik düşüncelerle el ele gider. Bir birey ya da grup, bir dogmayı sorgusuz sualsiz kabul ettiğinde, bu dogmaya aykırı her görüşü reddeder ve hatta bu görüşleri tehlike olarak algılar. Örneğin, bir grubun liderini yanlış yapmaz ya da eleştirilemez bir figür olarak görmesi, başkalarının lider hakkındaki eleştirilerini anlamaya çalışmak yerine bu eleştirileri tamamen reddetmesine yol açar.

Bağnazlık ve Fanatizm

Bağnazlık, bireyin sadece kendi inancını ya da görüşünü kabul ederek, diğer tüm görüşlere ya da inançlara kapılarını kapatmasıdır. Bu tür bir zihinsel kapalılık, fanatizmin en temel özelliklerinden biridir. Bağnaz birey, farklı bir düşünceyle karşılaştığında, bu düşünceyi anlamak yerine onu tehdit olarak algılar ve savunmaya geçer.

Hayatın Her Alanında Fanatizm

Fanatizm, sadece belli bir alana sınırlı kalmaz; hayatın her alanında kendini gösterebilir. Spor, siyaset, din ya da sosyal kimlik fark etmeksizin, fanatizm her yerdedir.

Bir düşünün; bir futbol takımının taraftarı, kendi takımı dışındaki takımları tutan herkesi düşman görebilmektedir. Tribünlerde bağıra çağıra söylenen sloganlar, bu düşmanlığın birer yansımasıdır. İlginçtir ki (benim kişisel gözlemime göre) futbol fanatiklerinin oldukça önemli bir kısmı da, günlük hayatta son derece "düzgün" bireylerdir. Aile yapıları sağlamdır, kariyerlerinde başarılıdırlar, toplumda saygın bir yer bile edinmişlerdir. Ancak stadyum atmosferinde veya takım tartışmalarında bu bireyler, fanatik düşüncelerle hareket ederek empati duygusunu tamamen kaybedebilmektedirler. Kendi takımlarını "her zaman haklı", rakip takımı ise "her zaman suçlu" gören bu insanlar, bu çelişkiyi fark edemez. Günlük hayatta mantıklı ve adil bireyler olarak bilinen bu kişilerin, fanatizmin etkisiyle birer "tribün savaşçısı" haline gelmeleri, fanatizmin ne kadar sinsi ve güçlü bir etkiye sahip olduğunu gösterir.

Siyasi bir hareketi destekleyen birisi, karşıt görüştekileri "vatan haini" ya da "düşman" olarak yaftalayabilir. Tarih boyunca bu gibi durumlar zaman zaman gerçek olsa da, günümüz dünyasında çok fazla karşılığı bulunmamaktadır.

Din konusunda ise fanatizmin etkisi tarih boyunca en yıkıcı şekilde hissedilmiştir. Bir dine mensup bireyler, kendi inançlarına ters düşen her düşünceyi tehdit olarak algılayabilmişlerdir. Tarih boyunca yaşanan kutsal savaşlar, din kaynaklı ayrışmanın en trajik örneklerindendir. Ancak din fanatizmi sadece savaşlarla sınırlı kalmaz; günlük hayatta bile başka bir dine ya da inanç sistemine mensup bireyleri dışlamak ya da onlara önyargılı davranmak gibi davranışlarla kendini gösterebilir.

Fanatizm: Ebeveynden Çocuğa Geçen Bir Hastalık

Fanatizmin sadece bireylerde kalmadığı, maalesef aileden çocuklara aktığı bir gerçektir. Ailenin (ya da ailenin dominant bireyinin) tüm inanç sistemi ve beğenileri zorla veya telkin yoluyla çocuklara aktarılmaktadır. Bu durum, çocukların kendi fikirlerini oluşturma ve özgürce seçim yapma hakkını ellerinden almakta, dahası, empati yoksunu nesillerin yetişmesine sebep olabilmektedir. Bir şekilde ailenin ya da dominant bireyin tuttuğu takım en iyi takım ve desteklediği siyasi görüş de, doğal olarak, en doğru ve tek siyasi görüş haline gelebilmektedir.

Çocuğu ile beraber maçlara gitmek, aynı takımın formasını giymek gibi masumca başlayan bir istek bile, baskı altında bir zorunluluğa dönüşebilir. Örneğin, bir ebeveyn, çocuğunu kendi tuttuğu takımı desteklemeye zorlayabilir ya da kendi siyasi görüşlerini benimsetmek için baskı kurabilir. Bu baskı, çocukta bireysel kimlik oluşturma sürecini olumsuz etkiler ve çoğu zaman eleştirel düşünme yeteneğinin gelişmesini engeller. Maalesef bu kısır döngü, kuşaklar boyu böyle devam ederek, toplumsal barışa vurulan prangaların temelini oluşturur! Oysa ki çocuklar ebeveynlerinden araştıran, sorgulayan, vicdan sahibi ve özgür düşünceli bireyler olmayı öğrenseler, dünya çok farklı bir yer olabilir!

Fanatizmin İronisi

İşin ironik yanlarından biri de şudur: Fanatik bir futbol taraftarı, siyasi bir fanatiği sert bir dille eleştirirken, kendi tuttuğu takım için aynı davranışı sergilediğini fark etmez. Oysa, tuttuğu takımın hep haklı olduğuna, kendi takımı şampiyon olduğunda temiz, karşı takım şampiyon olduğunda "şaibeli" olduğuna, hakem kararlarının hep yanlı olduğuna, oyunun sürekli bir "üst akıl" tarafından manipüle edildiğine inanan bir taraftar; fanatikleri tarafından hemen hemen aynı savlarla savunulan bir siyasi hareketi nasıl olur da eleştirebilmektedir? Aslında en büyük empatiyi kendi yapması lazım değil midir? Ama işte, fanatizmde empati yok!

Fanatizmi Yenmenin Anahtarı: Empati, Farkındalık ve Sevgi

Fanatizmin ilacı, farkındalığı artırmak ve empatiyi öne çıkarmaktır. Ama bu hiç kolay bir yol değildir. Farkındalık, öncelikle kendi önyargılarınızın farkına varmayla başlar. Bireyin yapması gereken ilk adım, kendi "kutsallarının" ve "değerlerinin" eleştirilebilir olduğunu kabullenmektir. Bu farkındalık geliştirildikten sonra, empatiyle desteklenmesi gerekir.

Farkındayım, bu neredeyse imkansız, değil mi? Olsun, ben "İflah olmaz bir iyimser" olarak anlatmaya devam edeceğim...

Empati, karşı tarafı anlamaya çalışmanın, onun bakış açısından olaylara bakmanın en önemli aracıdır. Bununla birlikte, fanatizmin etkisini azaltmak için sevgi, vicdan ve cesaret gibi temel değerler de çok büyük bir rol oynar:

  • Okumak ve Anlamak: Farklı kaynaklardan okumak, düşünmek ve olaylara şüpheyle yaklaşmak, fanatik düşüncelerle savaşmanın en etkili yollarındandır.
  • Sevgi ve Vicdan Sahibi Olmak: Vicdanı geliştirerek başkalarının acılarına ve sevinçlerine ortak olmak, fanatizmi engeller.
  • Cesaretle Araştırmak: Korkmadan farklı şeyler araştırmak, bilginin özgürleştirici gücünü ortaya koyar.
  • Dışlamamak: Karşı tarafı anlamaya çalışmak ve dışlama yerine dahil etmek, farklılıkları kucaklamanın yoludur.
  • Aileden Bağımsız Düşünmek: Anne, baba ya da diğer aile bireyleri üzülmesin diye körü körüne bir inanca veya düşünceye sarılmak yerine, kendi gerçeklerimizi oluşturmak çok önemlidir.
Fanatizm, çoğunlukla popülist liderlerin ve bu işten nemalanan büyük organizasyonların körüklediği bir tuzaktır. Hırslı ve kötü niyetli siyasilerin, paraya tapan spor endüstrisinin ve din simsarlarının başını çektiği bu güruhun oyununa gelmemek gerekir. Bu birey ve gruplar, kendi çıkarlarını büyütmek ve fanatizmin beslediği canavarlardan nemalanmak için toplumu bilinçli şekilde kutuplaştırır, korku ve önyargıyı beslerler.

Fanatizmden beslenen ve büyüyen bu gruplara karşı çıkmak adına şunları da önerebilirim:

  • Takımı Değil, Oyunu Sevmek: Futbolu bir savaş alanı değil, ortak bir keyif alanı olarak görmek; başarıyı ya da yenilgiyi bir takıma indirgemeden oyunun güzelliklerini paylaşmak.
  • Partiyi veya Lideri Değil, Ülkeyi ve İnsanları Sevmek: Siyasi görüşlerin insanları birleştirebilecek yapıcı taraflarını anlamaya çalışmak; liderler yerine, toplumsal sorunlara çözümler üreten fikirleri desteklemek.
  • İnancın Bireyselliğini Kabul Etmek: Din ve inançların kişisel bir tercih olduğunu kabullenerek, başkalarının inançlarına saygı duymak ve ortak insani değerleri ön planda tutmak.

Bir futbol takımının başarısının veya yenilgisinin, sizin gerçek hayattaki kişisel başarılarınız ya da değerleriniz üzerinde hiçbir etkisi yoksa, bu kadar körü körüne bağlılık göstermek ne kadar anlamlı? Fanatizmin sadece futbolda değil, her alanda dünyayı daha kötü bir yer haline getirdiğini fark etmek için daha ne kadar zarar görmeliyiz?

Empati ve farkındalıkla hareket eden bireyler, fanatizmin zincirlerini kırabilir. Unutmayalım, dünyayı güzelleştirmenin ilk adımı, birbirimizi anlamaya çalışmaktan geçer.

Ne güzel sözdür:

"Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey!" (O insan başka takımın taraftarı olsa da!)

Peki siz fanatizm hakkında ne düşünüyorsunuz? Size göre fanatizmin sınırları nerede başlıyor? 




(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel yaratımında YZ araçlarından destek alınmıştır)

bayErgin

'Ancora Imparo'

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski