Hem İki Buçuk Kuruş, Hem Ön Koltuk, Hem de Kızılaya Kadar!

İş ve günlük yaşamda çok kullandığım sözlerden biri, Ankaralı minibüsçülerin söylediğini düşündüğüm bu deyiştir: 

"Hem iki buçuk kuruş, hem ön koltuk, hem de Kızılay’a kadar olmaz!" 

Bu söz, hem maliyet yönetimi hem de beklenti yönetimi açısından önemli dersler içeriyor. Kısaca, değer ile fiyat arasındaki hassas dengeyi anlamadan yapılan harcamaların uzun vadede zarar getireceğini anlatıyor.

 

İnsanlar genellikle "ucuz" olanın "hesaplı" olduğunu düşünme hatasına düşer. Oysa ikisi arasında büyük bir fark var. Hesaplı olan, verdiğin para karşılığında aldığın değerin yüksek olduğu üründür. Ucuz olan ise genellikle düşük kalite, eksik hizmet veya kısa ömürlü bir kullanım süresi anlamına gelir.

Örneğin, iş dünyasında maliyetleri kısmak amacıyla kalitesiz tedarikçilerle çalışmak, kısa vadede tasarruf sağlasa da uzun vadede iş kayıplarına, müşteri memnuniyetsizliğine ve daha büyük maliyetlere yol açabilir. Aynı şekilde, günlük hayatta ucuz bir ayakkabı almak, bir yıl içinde iki üç kez yeni ayakkabı almak zorunda kalmak anlamına gelebilir. Uzun vadede cebimizden çıkan para daha fazla olur.

Dilimizde çok güzel bir deyiş daha vardır: 

"Ucuzsa vardır illeti, pahalıysa vardır hikmeti." 

Tabii ki bu, her pahalı ürünün iyi olduğu anlamına gelmez. Ancak bir şeyin piyasadaki muadillerine göre çok daha ucuz olması, genellikle bir sıkıntı olduğunu gösterir.

Burada dikkat edilmesi gereken birkaç kritik soru var:

  1. Neden bu kadar ucuz? Kullanılan malzemeler mi kötü? Üretim sürecinde maliyet düşürmek için bir şeylerden mi feragat edildi?
  2. Bu ürün ya da hizmet kısa vadede mi, uzun vadede mi avantaj sağlıyor? Kısa vadede ucuz bir şey almak kârlı gibi görünse de, uzun vadede sürekli değiştirmek veya tamir ettirmek ekstra masraf yaratabilir.
  3. Ürünün ya da hizmetin gizli maliyetleri var mı? Örneğin, çok ucuz bir uçak bileti aldığında, ekstra bagaj ücreti, koltuk seçimi ve yiyecek gibi ek masraflarla toplam ödediğin tutar bazen daha pahalı bir bilet fiyatına yaklaşabilir.

Bir örnek söz de İngilizler'den gelsin: 

"I’m not rich enough to buy cheap things." Yani, "Ucuz mal alacak kadar zengin değilim."

Bu sözün arkasındaki mantık basit: Kalitesiz bir malı ucuza almak, daha sonra ondan doğan ekstra maliyetleri karşılamaktan daha pahalıya patlar. Ucuz bir takım elbise alıp birkaç ayda deformasyon yaşamak yerine, kaliteli bir takım alıp yıllarca giymek çok daha mantıklıdır.

Bu prensibi iş dünyasında uygulamak, uzun vadeli başarıyı getirir:

  • Nitelikli çalışanlara hak ettikleri maaşı vermek, onların daha üretken ve sadık olmasını sağlar. Düşük maliyetle çalıştırılan çalışanlar, düşük motivasyonla çalışır ve şirketin gelişimi sekteye uğrar.
  • Tedarikçi seçiminde kaliteyi ön planda tutmak, işletmelerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini artırır.
  • Kaliteli bir liderlik yaklaşımı, kısa vadede zorlu kararlar gerektirse de, uzun vadede şirketin başarısını garanti altına alır.
Kişisel hayatta;
  • Güvenlik ekipmanları alırken en ucuzu seçmek yerine, kaliteli ve güvenli ekipmanlara yatırım yapmak, uzun vadede hem daha hesaplı hem de daha güvenli olacaktır. Örneğin, ucuz bir koruyucu ekipman almak başlangıçta cazip görünebilir, ancak düşük kaliteli bir ürün darbe emme konusunda yetersiz kalabilir ve ciddi bir kazada koruma sağlamayabilir. Buna karşılık, kaliteli bir ekipmana yatırım yapmak sadece güvenliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda uzun vadede daha dayanıklı ve konforlu bir kullanım sunar.
  • Sağlık harcamalarında ucuza kaçmak, uzun vadede daha büyük sorunlara yol açabilir. Kaliteli bir sağlık sigortasına sahip olmak, gelecekte daha büyük masrafların önüne geçebilir.

Özetle, para harcarken temel prensibimiz, ödediğimiz paranın karşılığında aldığımız değeri sorgulamak olmalıdır. Değer yaratmayan bir şeye fazla para harcamak ne kadar yanlışsa, bir ürün ya da hizmete ederinden az para vermek de uzun vadede daha büyük kayıplara yol açabilir.

Hem iki buçuk kuruş, hem ön koltuk, hem de Kızılay’a kadar gitmek gerçekten mümkün değil! Bu gerçeği kabul ederek hareket edenler, iş ve özel hayatlarında daha bilinçli ve sürdürülebilir kararlar alırlar. 

Parayı akıllıca yönetmek, sadece harcamaları kısmak değil, doğru yerlere yatırım yapmaktır.

Şimdi şu soruların cevaplarını beraber düşünelim:

  1. Hayatınızda "ucuz" tercihler yapıp sonradan pişman olduğunuz bir an oldu mu? O deneyim size ne öğretti?
  2. Hayatta yaptığınız seçimlerde neye öncelik verirsiniz: kısa vadeli kazanç mı, uzun vadeli fayda mı?
  3. Sizce değer ve maliyet arasındaki dengeyi bulmanın en iyi yolu nedir?


(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel yaratımında YZ araçları kullanılmıştır)

bayErgin

'Ancora Imparo'

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski