Bazı oyunlar vardır, yalnızca eğlencelik değildir. İçlerinde öyle katmanlı bir akıl yürütme, öyle sabır isteyen bir geometri, öyle saygı talep eden bir ritüel vardır ki oynamak için değil, öğrenmek için oynanır. 3 bant bilardo, işte tam da böyle bir oyundur.
Tıpkı liderlik gibi.
Çünkü liderlik de dışarıdan bakıldığında basit görünür. Karar verirsin, uygularsın, sonuç alırsın gibi anlatılır. Oysa gerçekte bir liderin zihninde, her gün bir bilardo masası kurulur. Açılar hesaplanır, hız tahmin edilir, sonuç öngörülür ve en doğru vuruş için en uygun an beklenir.
Gerçek liderlik, oyunun kendisini değil, masanın fiziğini ve insanın psikolojisini çözmeyi gerektirir.
Yazarın Notu: Bilardoyla ilk kez lise yıllarında tanıştım. Üniversite döneminde zaman zaman oynadım ama 3 bant bilardoyu, özellikle sistemleriyle birlikte düşünerek oynamaya başlamam yaklaşık 12-13 yıl öncesine dayanıyor. O günden bu yana bu oyunun sadece fiziksel değil, zihinsel bir uğraş olduğunu fark ettim. Her pozisyon bir karar, her vuruş bir strateji aslında.
Başlangıçta sadece bir keyifti. Ama sistemlerini, düşünce yapısını, sabır ve denge gerektiren doğasını keşfettikçe farklı bir anlam kazandı. Zamanla anladım ki 3 bant bilardo, yalnızca bir oyun değil; zaman zaman kendimle aramda kurduğum sessiz ve öğretici bir diyaloğa dönüştü.
Her kaçan sayı, bazen acelemle; her isabetli vuruş, çoğu zaman sabrımla ilgiliydi. Bazı sert vuruşlar, içimdeki kontrol arzusunu yansıtıyordu; bazı yumuşak vuruşlarsa güven duymayı yeniden öğrenme çabamı. Ve fark ettim ki, bu oyunda sayı sadece doğru hesapla değil, içsel netlik ve odakla geliyor.
Hayatımda beni ben yapan tek şey elbette bu oyun değil. Ama 3 bant bilardo; sistemi okumak, pozisyon hazırlamak, sabırsızlığı yönetmek ve bazen sadece masada kalabilmenin ne anlama geldiğini anlamamda etkili oldu. Bugün bir lider, bir danışman ve bir yönetici olarak savunduğum pek çok yaklaşımın temelinde bu zihinsel disiplinin de payı var.
Bu yazı yalnızca bilardo oyuncularına değil; karar alan, yöneten, bazen hata yapan ama yeniden denemekten vazgeçmeyen herkese yazılmış bir selamdır.
Ve belki de şu soruya sade bir yanıt sunar:
“Liderlik nerede öğrenilir?”
Cevaplardan biri: Sessiz bir bilardo masasının başında!
1. Masa ve Sistemin Anatomisi
Bilardo masasının başına geçtiğinizde, ilk fark ettiğiniz şey sessizliktir. Ama o sessizlik aslında konuşan bir düzendir. Her şey yerli yerindedir: ölçüsü milimetrik hesaplanmış masa, özel dokulu kumaş (çuha), dengelenmiş toplar, kusursuz düz çizilmiş bantlar ve yıllardır aynı özeni taşıyan bir ıstaka. Bu oyunun özü “zemin”dir. Ve zeminin kalitesi, oynanacak oyunun kalitesini belirler.
Liderlikte de böyledir.
Her liderin önünde bir masa vardır: kurumun kültürü, iş yapış şekli, ekip yapısı, kaynaklar, araçlar ve yazılı ya da yazılı olmayan kurallar…
Usta bir bilardo oyuncusu, iyi bir vuruş yapmadan önce masayı gözleriyle ölçer. Kumaşın kayganlığı, topların ağırlığı, tebeşirin taze olup olmadığı… Tüm bu detaylar vuruşun kaderini etkiler.
Aynı şekilde, iyi bir lider de işe koyulmadan önce sistemi okur. Kurumun neye hassasiyet gösterdiğini, insan kaynağının nereye çekilebileceğini, hangi mekanizmanın verimli, hangisinin tıkalı olduğunu tespit eder. Çünkü her masa, kendi oyun tarzını dayatır.
Masa ile kavga eden oyuncu sayı alamaz.
Sistemi anlamadan yola çıkan lider ise başarıyı tesadüfe bırakır.
Ve liderlikte tesadüf, geçici bir alkıştan fazlası değildir.
3 bant bilardoda masa değiştiğinde oyun da değişir. Aynı oyuncu, farklı bir zeminde bocalayabilir. Aynı vuruş aynı sonucu vermeyebilir. Bu yüzden usta oyuncular her masaya yeniden saygı duyar. Her masayı önce tanır, sonra dokunur.
Liderler de her yeni görevde, her yeni ekipte aynı dikkatle yaklaşmalıdır. “Benim yöntemim böyledir” diyerek masaya "rağmen" oynanmaz.
Masayı senin yöntemine değil, yöntemini masaya uydurmalısın.
Çünkü bu oyunda masa, düşman değildir.
Masa, anlaşma yapılması gereken ilk müttefiktir.
2. Üç Top, Üç Karakter
Her biri benzer görünür, ama masada her topun bir rolü, bir kaderi vardır. 3 bant bilardonun temelinde üç top yatar: beyaz, sarı ve kırmızı. Ama bu renkler sadece ayrım için değil; düşünce, yönelim ve ilişki biçimi için oradadır. Çünkü masadaki her top, aslında oyunun ruhunu taşır. Ve bir liderin karşısındaki her kişi gibi, her topun da ayrı bir dili, ayrı bir fonksiyonu vardır.
Karar veren, vuran, yöneten. Istakanın ucuyla ilk teması kuran sizsiniz. Bu topu ne kadar tanırsanız, oyununuz o kadar şekillenir. Gücünüzü, yönünüzü, hızınızı ve etkilenme katsayınızı siz belirlersiniz.
Liderlikte de ilk hareket sizden çıkar. Bir karar, bir yaklaşım, bir müdahale. Beyaz top pasiftir ama potansiyel taşır; istaka değene kadar hiçbir şey başlamaz.
İşte liderlik de budur: ilk adımı atmadan önce tüm oyunun olasılıklarını zihninde kurmak.
Sarı top hedefinizdir.
Sonuç almak istediğiniz kişi, proje, hedef ya da değişimdir. Ama doğrudan temas etmeniz çoğu zaman işe yaramaz. Tıpkı bilardoda olduğu gibi: sayı alabilmek için hedef topa doğrudan değil, önce üç bantla temas etmek gerekir.
Bu kural, liderliğin de altın kuralıdır:
Bir hedefe ulaşmak istiyorsan, önce çevresini anlamalısın. İnsanları ikna etmek istiyorsan, önce onların bağlamını, alışkanlıklarını, korkularını ve motivasyonlarını çözmelisin.
Doğrudan değil, stratejik bir dokunuşla temas gerekir.
Kırmızı top ise değişkenleri, bilinmezleri ya da bazen fırsatları temsil eder.
Bu top, hedefe giden yoldaki üçüncü unsur gibidir. Bazen zorlaştırır, bazen kolaylaştırır. Ama asla göz ardı edilmemelidir.
Kırmızı topu doğru okumak, ustalık ister. Çünkü o topun pozisyonu, tüm hamlenin dengesini değiştirir.
Liderlikte kırmızı top; kurum içi dinamikler, politik denge, görünmeyen direniş ya da aniden beliren bir fırsattır.
Usta lider, sadece hedefe odaklanmaz. Kırmızının nerede olduğunu da sürekli takip eder.
3. Vuruş Öncesi Sessizlik: Karar Anı
- Kurumun kültürü
- İnsanların hazır bulunuşluğu
- Sistemsel etkiler
4. Fizik, Matematik ve Sezgi
(ve: Sistemlerle Düşünmek)
Tıpkı liderlikte olduğu gibi.
Çünkü bilardoda ve liderlikte sadece bilmek yetmez, doğru anda ne yapacağını okuyabilen bir bilgelik gereklidir.
5. Sabır, Ritim ve Kararlılık
Bu, sabrın vücut bulmuş hâlidir.
Liderlikte de aynısı geçerlidir.
Bu cümleler, kararsız bir liderin arkasında yankılanan sessiz çığlıklardır.
Ritmini kuran, sabrını koruyan ve kararını netleştiren bir lider, sadece doğru oynayan değil; oyunu kuran kişidir.
6. Sayı Aldıkça Masada Kalmak
Bu, sürdürülebilirliğin sanatıdır.
7. Rakibe Değil, Kendine Karşı Oynamak
Çünkü bu oyun, aslında rakiple değil, kendi hatalarınla oynadığın bir mücadeledir.
Liderlikte de budur asıl mesele.
Bu, liderliğin olgunluk sınavıdır.
8. Her Hatada Yeni Bir Masraf: Hata Yönetimi
Ve unutmayın, bu oyunda hatasızlık değil, hatalardan dönüş kalitesidir asıl meziyet.
9. Istakayı Bıraktığında Geride Ne Kaldı?
Liderlikte de işte bu kalır geriye.
Tıpkı gerçek liderlik gibi.
Son Sözler
Belki siz hiç bilardo oynamadınız. Belki de masanın başına geçtiniz ama hiç bu gözle bakmadınız. Önemli değil. Çünkü mesele ıstaka tutmak değil; düşünmeyi, beklemeyi, karar vermeyi ve her defasında yeniden denemeyi anlamak. Liderlik de, bilardo da, aynı sabrı ve aynı sorumluluğu taşır: Her vuruş bir iz bırakır. Her kararın bir yansıması olur.
Eğer bu yazı size bir şeyi hatırlattıysa — oyunu, hayatı, kararı ya da dengeyi — bilardo masasının başında geçen o sessiz saniyelerin aslında hayattaki gürültülerden daha öğretici olabileceğini görmüşsünüzdür. Masaya her dönüş, kendine bir adım daha yaklaşmaktır. Belki de bu yüzden, liderlik de sadece sayı almakla değil; masada kalmaya devam edecek karakteri göstermekte gizlidir.
(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel tasarımında YZ araçları kullanılmıştır)