Al Pacino'yu Yönetmek

Sizce başarılı bir yönetmen oyuncuyu mu, filmi mi yönetir?

Bir yönetmenin asıl görevi nedir? Oyuncuların her repliğini, her hareketini yönlendirmek mi, yoksa büyük resmi, yani filmi bir bütün olarak yönetmek mi? Bu soru yalnızca sinema dünyasında değil, liderlik ve yöneticilik pratiklerinde de hayati bir karşılık bulur.

İş dünyasında bir yönetici de tıpkı bir film yönetmeni gibidir. Önünde bir senaryo vardır: şirketin hedefleri, vizyonu ve stratejisi. Elinde bir ekip vardır: farklı yeteneklere, deneyimlere ve motivasyonlara sahip insanlar. Ve bu ekipten, senaryoya sadık ama yaratıcı bir performans beklenir.

Peki, bu sahnede yönetici kimi ya da neyi yönetmelidir? İnsanları mı? Her detaylarına kadar kontrol ederek, sürekli müdahale ederek? Yoksa süreçleri mi? Yani hedefe giden yolu, ritmi, yapıyı ve çerçeveyi mi?

Bir yönetmenin her sahnede oyunculara nasıl oynamaları gerektiğini tek tek anlatması, onları bir kukla gibi yönlendirmesi yaratıcı süreci zedeler. Oyuncu, karakterle bağ kuramaz, içsel yaratıcılığını ortaya koyamaz. Ortaya çıkan iş ise çoğu zaman mekanik ve yapay olur.

Aynı durum iş hayatında da geçerlidir. Mikro yönetilen çalışanlar: 

• Karar almaktan çekinir, 
• Sorumluluk almaz, 
• Gelişim gösteremez, 
• Yalnızca verilen görevi yerine getirir.

Yöneticinin sürekli müdahalesi, hem kendi zamanını boşa harcar hem de ekibin potansiyelini törpüler.

Gerçek bir yönetmen, oyuncuya değil filme odaklanır. Filmin tonunu, temposunu, görsel ve duygusal bütünlüğünü yönetir. Oyuncunun karaktere yaklaşımını anlamaya çalışır, ama nasıl oynayacağını değil, neyi anlatması gerektiğini söyler.

Ancak bu, yönetmenin setteki detaylara hâkim olmaması anlamına gelmez. Aksine, yönetmen; motivasyonu düşük, role giremeyen ya da teknik aksaklıklar yaşayan oyuncuların da, birbiriyle uyumsuz çalışan ekip üyelerinin de farkında olmalıdır. Işık, ses, kamera, kostüm ve diğer unsurların nerede aksadığını görmeli; müdahaleci olmadan çözümler üretmelidir. Bu hassas denge, mikro yönetimle değil, sistemsel bir farkındalık ve güvenle kurulabilir.

İyi bir yönetici de insanları değil, süreçleri yönetir. Ama süreçleri yönetmek, insanları anlamayı ve ortaya çıkan sorunları fark etmeyi de içerir. Ekip üyelerine: 

• Amaç netliği sağlar, 
• Beklentileri ve çerçeveyi açıklar, 
• Karar alanı ve hareket serbestliği tanır, 
• Sinerjiyi yönetir, 
• Tekrarlayan problemleri sistematik olarak çözer.

Bu sayede çalışanlar kendi potansiyellerini hayata geçirebilir. Hem bireysel gelişim hızlanır, hem de ortaya çıkan sonuç daha organik, daha etkileyici olur.

Deneyimli, yaratıcı ve işinin ehli bir profesyonele mikro yönetim uygulamak, Al Pacino gibi bir oyuncuya nasıl oynaması gerektiğini satır satır tarif etmeye benzer. Bu yaklaşım sadece motivasyonu düşürmekle kalmaz, aynı zamanda ustalığı da bastırır.

Al Pacino gibi star oyuncular ya da yıldız çalışanlar, yönlendirilmeye değil, rehberliğe ihtiyaç duyar. Onların ışığını söndürmeden, o ışığın hangi sahneyi nasıl aydınlatacağını gösterecek bir yöneticiye…

Toparlayalım...

Bir yönetmen oyuncuyu değil, filmi yönetir. Aynı şekilde bir yönetici de insanları değil, süreçleri ve vizyonu yönetmelidir.

Ama bu süreç yönetimi; ekip dinamiklerine duyarlı, sorunlara karşı tetikte, çözüm odaklı ve detaylara hâkim bir bilinçle yapılmalıdır. İyi bir yönetici, yalnızca yön göstermez; tıkanan akışı çözer, düşen motivasyonu onarır, eksik parçaları tamamlar. İnsanlara ne yapacaklarını değil, neye ulaşmaları gerektiğini anlatır. İyi bir lider, filmi bütünlüğüyle gören; her oyuncuya karakterini sahiplenme hakkı tanıyan ama sahnenin dengesini elinde tutan kişidir.

Ve unutmayın: “İnsanları değil, süreci yönetin. İnsanlar rolünü oynayacaktır.”

(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel tasarımında YZ araçları kullanılmıştır)

bayErgin

'Ancora Imparo'

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski