İnanırsan Olmaz, Çalışırsan Olur!

Hayatım boyunca yaşadıklarımdan, deneyimlerimden ve kişisel hayat anlayışımdan türettiğim bir söz var:

İnanırsan olmaz, çalışırsan olur!

Bu yazıyı bizzat deneyimlediğim gerçeklerden yola çıkarak kaleme alıyorum. Bu yüzden bu yazı, benim için en anlamlı ve en kişisel paylaşımlardan birisidir.

İş hayatımın ilk yıllarında kariyer basamaklarını çok hızlı tırmandım. Daha 27 yaşında iken ülkenin (o dönem sayılı holdinglerinden birisinde) en geç genel müdürlerinden birisi oldum. Ancak çoğunlukla benimle ilgisi olmayan birçok sebep yüzünden kariyerimde aynı hızla düşüşe geçtim. Defalarca hem başarılı hem de başarısız oldum. Farklı işlerde şansımı denedim ve telekomünikasyondan film prodüktörlüğüne, sporcu menajerliğinden teknoloji, perakende ve mobilite çözümlerine kadar çok farklı sektörlerde çalıştım. Her başarısızlık bana yeni bir şey öğretti, her deneme beni daha sağlam hale getirdi. Nihayetinde, bireysel gelişim, aile yaşamı ve kariyer konularında hedeflerimin çoğuna ulaşmayı başardım. Tabi daha öğrenecek çok şey, gidilecek çok yol, çözülecek çok sorun var. Ama bu sözü ve bu sözün bana göre anlamını sizlere anlatabilecek kadar tecrübeye eriştiğimi, gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

İnanç ve Çaba Arasındaki Dengeler

Başarı ve emek, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana birbirinden ayrılmaz iki unsur olmuştur. Maalesef, günümüzde yalnızca inanarak ya da evrene mesaj göndererek arzulanan şeylere ulaşılabileceğini düşünen ciddi bir kitle var. Bu düşünce tarzı, ne bilimsel bir temele dayanır ne de akıl ve bilgelikle örtüşür. Daha da çarpıcı olan ise, bu görüşleri benimseyen kişilerin hiç de azımsanmayacak bir kısmının eğitimli ve entelektüel birikime sahip bireyler olmasıdır.

Evrene mesaj gönderme, retrolar, astrolojik kehanetler gibi yaklaşımlar ile insanları etkileyenlerin ciddi bir kısmı, ne yazık ki insanların zaaflarından faydalanan fırsatçılar haline gelmiştir. Bu tür yöntemlerin hiçbir bilimsel temeli yoktur ve bireylerin yaşamlarında gerçek değişimler yaratmak yerine, onları kısa vadeli bir yanılsamaya sürükleyebilirler. Bu işleri iyi niyetle yapanlar ise, belki de farkında olmadan zarar verebilecek sonuçlar doğurabilir. İnsanların hedeflerini soyut "manifesto"lar ve "evrene gönderilen mesajlarla" somutlaştırmaya çalışmak, temelde hareketsizlik ve başarısızlık doğurmaktadır. (Astroloji ile ilgili düşüncelerimi merak edenler şu yazımı okuyabilirler: Astroloji Bilim mi, İnanç mı, Dil mi Yoksa Zırvalık mı?)

Bu noktada, "Pandora’nın Kutusu" mitinden ilham alabiliriz. Kutudan çıkan tüm kötülüklerin ardından umut içeride kalır. Ancak bu umut, bireyleri pasif bir bekleyişe mahkûm ettiğinde, bir lanet haline gelir. Ünlü bir söz, "Bir insana verilebilecek en kötü şey, sahte bir umuttur," der. Sahte umut, bireyleri hareketsiz kılar ve gerçek potansiyellerine ulaşmalarını engeller. Bu nedenle, umut, sadece eylemi tetikleyen bir araç olarak değerlidir; eylemsizlikle birleştiğinde ise yanılsamalara yol açar.

Pozitif düşünce ve inanç, bir insanın motivasyonunu artırabilir ve moralini yüksek tutabilir. Ancak, bu düşünceler harekete geçmeyi engelliyorsa, bireyin kendi başarısını sabote etmesine yol açar. Gerçek başarı, düşünceleri eyleme geçirmeyi gerektirir.

İlham Veren Örnekler

Tarihte iz bırakan kişilere bir bakalım. Thomas Edison, ampulü icat etme yolunda binlerce deneme yaptı. Her başarısızlık, onu hedefine bir adım daha yaklaştırdı. "Başarısız olmadım; işe yaramayan bin yol buldum," diyerek azmin en güzel örneğini verdi. Marie Curie, radyum ve polonyum elementlerini keşfederken yıllarını yorulmak bilmeden laboratuvarında geçirdi. Onun için başarı, yalnızca bilime adanmışlık ve sürekli çabayla mümkündü. Elon Musk, uzay teknolojilerini geliştirme yolunda birçok engelle karşılaştı, ama her defasında yeni bir çözüm yolu bularak çalışmaya devam etti. Bu insanların ortak noktası neydi? Çalışma, sabır ve adanmışlık!

Olimpiyatlarda altın madalya kazanan mili okçumuz Mete Gazoz'u düşünelim. Çoğumuz son atışındaki tam hedefi tutturan okunu hayranlıkla izledik.  Podyuma çıktığında marşımızı gurula dinledik. Ancak bu zaferin ardında, yıllar süren sıkı antrenmanlar,  hiç bozulmamış uyku düzeni ve daha bir sürü fedakarlıklar olduğunu bilmek gerekir. Her gün disiplinli bir şekilde antrenman yapmadan, vücudunu ve zihnini bu zorlu yolculuğa hazırlamadan o altın madalyayı kazanmak, yalnızca inanmakla mümkün değildir.

En büyük ilham kaynağım: Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk, sadece inançla değil, azim ve planlı bir şekilde çalışarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. "Hayatta tek bir şeye ihtiyacımız vardır, o da çalışkan olmak" sözü, onun çalışma ahlakını ve başarıya giden yolu nasıl tanımladığını açıkça ortaya koyuyor. Kurtuluş Savaşı'ndan Cumhuriyet'in inşasına kadar her aşamada, çalışkanlık ve disiplin en büyük rehberiydi. Atatürk’ün liderliği sadece sözlerle değil, eylemleriyle de bizlere büyük örnek olmuştur. 

Doğadan Alınacak Dersler

Doğanın bize bu konuda da öğretecekleri var. Bir ağacın meyve verebilmesi için bir dizi koşulun yerine getirilmesi gerekir. Tohumun toprağa ekilmesi, uygun bir şekilde sulanması, yeterli güneş ışığı alması ve yıllar boyunca sabırla büyütülmesi gerekir. Bu süreç, doğanın bize sabır ve emeğin gücünü nasıl öğrettiğinin en somut örneklerinden biridir. Ağaç, yalnızca doğru şartlar altında büyüyüp gelişirken, insanoğlu da ancak emek ve disiplinle hedeflerine ulaşabilir.

Doğa bize, hayatın bir maraton olduğunu ve bu maratonda başarıya ulaşmanın sabır, azim ve doğru bir yaklaşım gerektirdiğini gösterir. Çaba göstermeden bir ağacın meyve vermesini beklemek nasıl mümkün değilse, insanın da harekete geçmeden, mücadele etmeden hedeflerine ulaşması imkansızdır. Doğanın bu döngüsü, bize hem umut verir hem de yol gösterir. Yaşamın bu doğal ritmine ayak uydurmayı öğrenmek, hayatta başarılı olmanın en temel anahtarlarından biridir.

Başarmak İçin Çalışmak Şart, İnanç Opsiyonel!

Bize yanlış öğrettiler: İnanmak bir işin yarısı falan değil, yalnızca başlangıcıdır. İnanç elbetteki çok önemlidir; ancak hedeflere ulaşmak bu inancı harekete dönüştürmekle mümkün olabilir. Çalışmak, mücadele etmek ve gerektiğinde pes etmeden devam etmek gerçek başarıyı getirir.

Sonuç olarak hayatta bir şeyler başarmak istiyorsanız, sadece inançla yetinmeyin. Hedeflerinize ulaşmak için net bir plan yapın ve bu planı uygulamak için harekete geçin. Hayatta karşılaşacağınız zorluklar, sizi geriye çekmek yerine sizi büyütmelidir. Her engel bir ders, her başarısızlık ise bir fırsattır. (Bu noktada şu yazı da ilginizi çekebilir: "Use the Difficulty: Zor Ama Etkili Bir Teknik

Evrenin mesajlarınızı kabul ettiğine, manifestolara veya astrolojik kehanetlere inanıyor olsanız bile, sadece bunlara bel bağlamayın. İnancınızı destekleyen gerçek bir çaba ve somut adımlar olmadan, başarı yalnızca bir hayal olarak kalır.

Başarıya ulaşmanın yolu, çaba göstermenin getirdiği yorgunluğu gurura dönüştürmekten geçer.

Bir gün geriye dönüp baktığınızda, harcadığınız her saat, döktüğünüz her ter, size şu sözleri söyletmelidir: "Bu başarı benim hakkım!" Çünkü gerçek mutluluk, bir hedefe ulaşmanın değil, o hedefe ulaşma sürecinin her anını dolu dolu yaşamaktan gelir.

Hedeflerinize sıkı sıkıya sarılın ve unutmayın: başarı, bir yolculuktur, bir varış noktası değil. Bu yolculukta attığınız her adım, sizi daha güçlü, daha bilgili ve daha kararlı bir insan yapar.

Bir Çin atasözü der ki:

"Ağaç dikmek için en iyi zaman 30 yıl önceydi, ikinci en iyi zamansa bugün!"

Haydi, bugünü de kaybetmeden kendi başımıza bir şeyler yapmaya başlayalım. Diktiğimiz tohumların hayatımıza katacaklarından bir gün daha mahrum kalmayalım.

Bu konudaki düşüncelerinizi lütfen paylaşın...



(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel tasarımında YZ araçlarından destek alınmıştır.)

bayErgin

'Ancora Imparo'

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski