Keşke sözcüğünü elimden geldiğince kullanmamaya çalışırım. Bana göre keşke, hem yapılan bir hatayı kabullenmeyi engelleyen hem de sorumluluktan kaçınmaya bir kılıf sunan bir kelime. "Keşke yapmasaydım," "Keşke söylemeseydim" gibi ifadeler, ne yazık ki ne olanı değiştiriyor ne de geleceğe dair somut bir ders çıkarmamıza yardımcı oluyor. İşte bu yüzden keşke demek yerine farklı bir dil geliştirmek, kendi sorumluluğumuzu üstlenmek, bence, çok daha yapıcı bir yol.
Keşke, zihnimizde bir noktadan sonra "çaresizlik" duygusunu besleyen bir düşünce zinciri oluşturur. Bu zincir, çok defa bizi harekete geçmekten alıkoyar. Halbuki yaşanan bir durumu sorgulamak, kendimize şu soruları sormak daha değerli değil mi? “Bu durumu yaşamamak için ne yapabilirdim?” ya da “Gelecekte aynı hatayı yapmamak için neler öğrenebilirim?” Şahsen ben, bu tarz bir yaklaşımla olaylara baktığımda hem duygusal hem de zihinsel anlamda daha rahat hissediyorum.
Tabi ki öncelikle kendimizi "keşke" diyebileceğimiz durumlara düşürmememiz gerekiyor. Bunun için kararlarımızı alırken aceleci davranmamak, iyice ölçüp biçmek, stratejilerimizi iyi belirlemek ve tabii ki de bütün bunları düzgün şekilde uygulamak gereklidir. Bu noktalarda yapılabilecek hatalar bizi keşke demeye nadiren götürecektir. Ancak hepimiz insan olduğumuz ve "Beşerdir şaşar" ilkesi uyarınca, bazen işler başından itibaren veya bir noktadan sonra istediğimiz gibi gitmeyebiliyor, aceleci ya da düşünmeden verdiğimiz bazı kararların sonuçları ile karşı karşıya kalabiliyoruz.
İşte böyle durumlarda keşke demek yerine, "Şöyle yapsaydım daha iyi olurdu" ya da "Böyle yapmadığım için pişmanım" demek, insanı hatasıyla barıştıran ve onu daha bilinçli bir geleceğe taşıyan bir dürüstlük barındırıyor. Hatalarımızdan kaçmadığımız, aksine onlarla yüzleştiğimizde, o hatalar bizim birer öğretmenimiz haline geliyor. En önemlisi, bu farkındalık bizi geliştiriyor, daha farkındalıkla yaşamamıza olanak sağlıyor.
Keşke, çoğu zaman bizi suçlayacak bir yer ya da birini aramaya iter. Bu sözcükle başlayan her cümle, ya bir mazeretin ya da bir suçlamanın habercisidir. Ama kabul etmek gerekir ki, keşkenin ardından gelen şeylerin çoğu gerçekte işlevsizdir. Hatalarımızı başkalarına ya da koşullara yüklemek, bizi sadece oldukça sığ bir düşünce alanında tutar. Oysa yapılanın sorumluluğunu üstlenmek, hem karakterimizi güçlendirir hem de bizi ileri taşır.
Hayatta yanılmak, hata yapmak, büyük ya da küçük çapta fark etmez, hepimizin ortak gerçekliği. Ancak fark yaratacak şey, bu yanılgılardan ne öğrendiğimiz ve bu öğrendiklerimizi nasıl uyguladığımız.
Bir dönem sevdiğim bir abimden bir söz duymuştum:
“Eğer” ile “Meğer” evlenmişler, "Keşke" diye bir çocukları olmuş!
İlk duyduğumda gülümsemiştim, ama derinliğini fark ettikçe üzerine düşünmekten kendimi alamadım. "Eğer"ler ve "meğer"ler, genelde yaşamımızda ya fark etmediğimiz ya da çok sonradan fark ettiğimiz bir gerçeğin yansımasıdır. Ama bunların sonucunda doğacak şey, keşkenin ötesine geçmek zorunda. Biz keşkenin yerini, sorumluluğumuza sahip çıkan, ileriye odaklanan bir anlayışla doldurabiliriz.
Hayatımız boyunca aldığımız her karar, yaptığımız her hareket bizimdir. Düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı sahiplenmek, keşke demenin kolaycılığından çok daha büyük bir erdemdir. Keşke yerine bir adım daha ileri gitmek çok da zor değil. Yapmamız gereken şey sadece sorumluluk almak ve öğrenmeye açık olmaktır.
İşte bu yüzden, hayatıma keşke yerine anlam dolu, geliştirici ve yüzleşme getiren bir dil koydum. Ve inanıyorum ki, bu dili kullandıkça her hatamız bize öğreten birer ders, her ders ise bizi daha ileri taşıyan birer basamak olacaktır.
Size de tavsiye ederim...
Siz ne düşünüyorsunuz?
(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel tasarımında yapay zeka araçlarından destek alınmıştır.)