Tuz Artık Çürüdü! (Özel Yazı)

Bazı haberler vardır, duyarsınız, okursunuz ve geçersiniz. Bazılarını ise duyduğunuz anda içinizde bir şey kopar, tüm sinir sisteminiz alt üst olur, tüm düşünceleriniz ve inançlarınız bir anda sarsılır. Son zamanlarda patlayan sahte diploma skandalı, işte tam bu türden… İçimizden bir parçayı daha koparıp aldı. Ama bu seferki yalnızca bir sahtecilik meselesi değil. Bu seferki, toplumsal bir çürümenin, vicdansızlığın ve cezasızlığın ete kemiğe bürünmüş hali.

Bir diploma…
Kimi yıllarını verir almak için, kimi canını verir.
Hatırlıyor musunuz? 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde ölenler vardı, umutları, hayalleri, diplomalarıyla birlikte gömülen…
İşte şimdi o diplomalar satılıyor.
Yanlış okumadınız.
Ölülerin diplomalarını sahtecilikte kullanacak kadar alçaldık.

Bu nasıl bir zihniyettir?
Bu nasıl bir çöküştür?
Bunu yapanın “insan” sıfatına dâhil olduğunu kabul etmek bile zor.

Ama daha beteri var.
Bu namussuzluklar alıcı buluyor.
Diploma uğruna bu bataklığa giren, sahte evraka binlerce lira döken insanlar, sonrasında dolandırıldıkları için şikâyet sitelerine yazıyor:
“Diploma alamadım, paramı geri istiyorum.”
Ne denir ki buna?
Suça ortak ol, sonra suç ortağın seni dolandırınca dert yan.
Hangi vicdana sığar bu?

Tuz artık kokmuyor. Tuz çürüdü.

Bu, bir sahtecilik hikâyesi değil.
Bu, çürümüşlüğün hikâyesi.
Her şeyin kısa yoldan, kolayca, zahmetsizce elde edilmek istendiği bir toplumda yaşıyoruz artık.
Ve seçilen yolun meşru olup olmaması kimsenin umurunda değil.

Trafikte ambulansın arkasına takılıp geçmeye çalışan da aynı zihniyet.
Acil olmayan hâlde şeride kaynak yapan da.
İşe girerken liyakat aramayıp sadece tanıdık kollayan da.
İhale verirken en uygun olanı değil, en yakın olanı seçen de.
Hepsi aynı bataklıktan besleniyor.

Suça meyil insanın doğasında var. Ama devletin ve toplumun düzeni, bu meyilleri kontrol etmek, sınırlamak ve gerektiğinde cezalandırmak içindir.

Ama artık o sınırlar kalmadı.
Çünkü biz bu suçları yıllardır gördük, gösterdik.
Ama birçoğu cezasız kaldı.
Şeride kaynak yapana ceza vermedin, ambulansın arkasına takılanı affettin…
Sonra şaşırıyorsun:
“Nasıl olur da ölülerin diplomaları satılır?”
Olur. Çünkü sen suçla mücadele etmezsen, suç büyür.
Bugün bir evrağı sahteleyen, yarın insan hayatını sahteleyebilir.
Bugün bir belgenin namusunu kirleten, yarın bir canın namusuna göz diker.

Her suça sessiz kaldığımızda, her vicdansızlığı görmezden geldiğimizde, suç biraz daha meşrulaşıyor bu topraklarda.
Ve en sonunda, işte böyle çürüyoruz hep birlikte.

Bu bir Ortadoğu hastalığıdır:
Gücün varsa haklısın, tanıdığın varsa dokunulmazsın.
Ve bu düşünceyi kendinde hak gören, başkasının ekmeğine, emeğine, hatta ölümüne bile çökmeyi meşru sayıyor artık.
Ölünün mezarına değil, diplomasına saldıran bir anlayıştan söz ediyoruz.

Bu anlayışı besleyen en önemli şey:
Cezasızlık.
Cezasız kalan her suç, bir sonraki suçu doğurur.
Ve bugün geldiğimiz yer tam olarak burası.

Yarın bir gün sokakta biri sizin hakkınızı gasp ettiğinde, işinizi torpille kaybettiğinizde, çocuğunuzun hakkı bir sahtekâra gittiğinde…
Hatırlayın bu günleri.
Çünkü siz ses çıkarmadınız.
Çünkü biz ses çıkarmadık.
Çünkü biz “ne yapalım, herkes böyle” dedik.

Artık yeter.
Tuzu çürütenler hâlâ aramızda.
Ve biz ya bu çürümüşlüğe karşı duracağız…
Ya da yavaş yavaş hepimiz çürüyeceğiz.

Ama şunu da unutmayalım: Bu çöküşün önlenmesi için bireysel çabalar elbette değerli, ancak asıl görev devlete ve devleti yöneten erk sahiplerine düşüyor. Eğer bu suçlar hak ettikleri cezaları almazsa, başka suçlular daha da cesaretlenerek aynı yolu izleyecek. Hatta onları alenen savunanlar, suç ortaklığına göz yumanlar, bu pisliğin yayılmasına zemin hazırlayacak.

Çünkü ceza yoksa sınır da yoktur. Ve sınır olmayan yerde artık ne hukuk kalır, ne ahlak, ne de vicdan.

 

(Bu yazının düzenlenmesinde ve görsel tasarımında YZ araçları kullanılmıştır)

bayErgin

'Ancora Imparo'

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski